PUBG Mobile LoL Karakterleri olup savaşmak isteyenler için hangi haritada ve nasıl olabileceğini sizlere anlatacağız. Yeni 1.7 güncellemesiyle birlikte League of Legends şampiyonları olan Jinx, Vi, Jayce veya Caitlyn ile oynamaya başlayın. Netflix’de yayına giren ve oyunu oynamayanların dahi büyük bir ilgiyle izlemeye başladığı Arcane isimli dizi tüm oyun severleri diline dolandı. Tam böylesine güzel haberler alırken bir de üstüne PUBG Mobile güncellemesinin gelmesi ve bu güncellemenin içerisinde Jinx, Vi, Jayce veya Caitlyn gibi LoL karakterlerine dönüşüp hayatta kalma savaşına katılabileceğimizi duyunca her oyuncu gibi bizde çok heyecanlandık. Bu güncellemenin gelişmesiyle ilgili tüm detayları sizlerle paylaşacağız. Aynı zamanda konuyla ilgili sorulabilecek tüm soruları da cevaplayacağız.
PUBG Mobile Arcane ile birlikte League of Legends (LoL) karakterlerine dönüşerek savaşmak istiyorsanız öncelikle bu etkinliğin hangi haritada gerçekleşeceğini öğrenmeniz gerekmektedir. Bilindiği gibi hayatta kalma temalı oyunlar arasında en popüler ve gelişmiş olan PUBG Mobile oyuna birden fazla çeşitli etkinlikler getirerek bu etkinlikleri içerisindeki haritalara paylaştırıyor. Bunun bilincinde olan oyun severlerde LoL karakterlerini oynayabilecekleri bir etkinliğin geldiğini duyunca hangi haritada? olduğunu merak ediyorlar.
Öncelikle PUBG Mobile resmi İnternet sitesi üzerinde henüz 1.7 güncellemesinin notlatı ve detayları paylaşılmadı. Fakat araştırmalarımızı yaptığımız resmi kaynaklarca PUBG Mobile oyununda League of Legends karakterlerini hangi haritada oynayabileceğinizi öğrendik.
Bu hayatta kalma deneyiminize Jinx, Vi, Jayce veya Caitlyn olarak devam etmek istiyorsanız Ayna Dünyası moduna giriş yapınız, harita içerisinde Mirror İsland adasına iniş yaparak orada LoL şampiyonlarına dönüşebilirsiniz.
PUBG Mobile LoL Karakterlerine dönüşerek oynamak için Yüzen Mirror Island haritasına girmeniz ve haritanın içerisindeki ada bölgelerine gitmeniz gerekmektedir. Burada Jinx, Vi, Jayce veya Caitlyn gibi karakterlere dönüşerek hayatta kalma savaşınıza kaldığınız yerden devam edebilirsiniz.
Jinx Hikayesi
Çoğu kişi Jinx’i son derece tehlikeli silahlar kullanan delinin teki olarak görüyor. Tabii onu kafası büyük fikirlerle dolu ama kendini pek kabul ettirememiş, nispeten masum, Zaunlu genç bir mucit olarak hatırlayanlar hâlâ var. Bu tatlı kızın ne olup da amaçsız ve yıkıcı eylemleriyle tanınan, bir anı bir anını tutmayan bir deliye dönüştüğünü kimse tam olarak bilmiyor. Ama Jinx’in Piltover ortamlarına bomba gibi düştüğü ve kargaşa çıkarmaktaki benzersiz yeteneğinin anında efsaneleştiği kesin.
Jinx ilk olarak Piltover vatandaşlarına, özellikle de zengin tüccar aileleriyle bağlantılı olanlara yaptığı anonim “eşek şakalarıyla” ünlendi. Bu şakalar insanın sinirini bozmaktan suç teşkil edecek kadar tehlikeli olmaya geniş bir yelpazeye yayılıyordu. Gelişim Günü’nde, Kont Mei’nin kişisel hayvanat bahçesindeki egzotik hayvanları serbest bırakarak sokakları kilitledi. Şehrin simgesi haline gelmiş köprülere kocaman dişleri olan, hem şirin hem tehlikeli alevli patlangaçlar dizerek ticareti haftalarca engelledi. Hatta bir seferinde nasıl becerdiyse şehrin tüm yol işaretlerini tamamen yanlış yönleri gösterecek şekilde ayarladı.
Bu kimliği bilinmeyen baş belasının hedefleri hep rasgele seçilmiş, amacı da kaos yaratmaktan başka bir şey değilmiş gibi görünse de eylemleri bu hareketli şehrin kusursuz düzenini hep darmadağın ediyordu.
Şehir muhafızları Jinx’in suçlarının bir kısmını elbette altşehirdeki kimya berduşu çetelerin üstüne attı. Çılgın planlarının başkalarına atfedilmesi elbette Jinx’in hiç hoşuna gitmemişti. Bu olaydan sonra işlediği her suçun kendi marifeti olduğunu suç mahallinde belli etmeye başladı. Kısa süre sonra kimyasal patlayıcılar, köpekbalığı ağızlı bir roketatar ve otomatik tabanca taşıyan, mavi saçlı, gizemli bir Zaunlu kız hakkında söylentiler dolaşmaya başladı. Ancak bu söylentileri mantık dışı bulan yetkililer olayları ciddiye almadı. İpsiz sapsız bir sokak serserisi öyle ölümcül silahları nereden bulacaktı?
Jinx’in tumturaklı suç fırtınası bitecek gibi değildi. Onu yakalamaya çalışan muhafızları her seferinde atlatıyordu. Eserlerinin üzerine parlak renklerle duvar resimleri çizmeye ve şerifin suçla savaşta yeni yardımcısı olan Fedai Vi ile dalga geçen yazılar yazmaya başladı.
Jinx’in ünü arttıkça Zaunlular da genç kadının kendini beğenmiş Piltoşlara hadlerini bildiren bir kahraman olduğunu düşünenler ve iki şehrin zaten gergin olan ilişkisini iyice geren tehlikeli bir akıl hastası olduğunu düşünenler olarak ikiye bölündü.
Aylar boyunca artarak devam eden kargaşadan sonra, Jinx en büyük planını duyurdu. Piltover’ın en güvenli hazine dairelerinden olan Ekliptik Kasa’nın duvarına alametifarikası olan cart pembeyle Fedai Vi’ın son derece çirkin bir karikatürünü çizip kasanın içindeki depoları soyacağını ayrıntılarıyla yazdı.
Vurgunun duyurulan tarihi yaklaşırken Piltover’da da Zaun’da da huzursuz bir bekleyiş başlamıştı. Pek çok kişi Jinx’te o gün oraya gidip yakalanma riskini alacak yürek olduğundan bile şüpheliydi.
Beklenen gün geldiğinde Vi, Şerif Caitlyn ve muhafızlar hazine dairesinin önünde Jinx’e tuzak kurdu. Ama Jinx birkaç gün önce getirilen dev bir para kasasının içine gizlenerek çoktan içeri girmişti. Vi yapının içinde kopan patırtıyı duyar duymaz muhafızların bir kez daha tongaya düştüğünü anlamıştı. Hemen hazine dairesine daldı ve yaşanan çatışmanın ardından Ekliptik Kasa’dan geriye sadece toz toprak içinde yıkıntılar kaldı. Hınzır suçlu Jinx’tense eser bile yoktu.
Jinx halen serbest ve Piltover’ın başına bela olmaya devam ediyor. Becerdiği işler kimya berduşlarının benzer suçlar işlemesine ve muhafızların beceriksizliğini yeren taşlama türünde tiyatro oyunlarının yazılmasına neden oldu. Hatta iki şehrin de sözlüğüne yeni argo deyimler katıldı (ama henüz Vi’ın yüzüne karşı “Pembeli Güzel” demeye cesaret edebilen olmadı).
Jinx’in nihai amacının ne olduğu ve Vi’a neden bu kadar kafayı taktığı gizemini koruyor. Fakat bir şey kesin: Suçlarının ardı arkası kesilmiyor ve cüretkârlığı gitgide artıyor.
Vi Hikayesi
Vi, Zaun’da geçen çocukluğunun pek azını hatırlıyor. Hatırladıklarını ise unutmayı yeğlerdi. Vi kuyu sıçanı çeteleriyle sokaklarda sürünürken, hayatta kalmak için hem aklını hem de yumruklarını kullanmayı çok çabuk öğrendi. Karşılaştığı herkes başını beladan ya konuşarak ya da yumruklarıyla kurtarabileceğini bilirdi. Vi genellikle ikinci şıkkı seçerdi.
Çocukluğunda tanıştığı hiçbir ihtiyar annesiyle babasını tanımıyordu. Çoğu, ikisinin de altşehirde ne yazık ki sık sık yaşanan sanayi kazalarından birinde öldüğünü düşünüyordu. Vi, döküntü bir yetimhane olan Umut Evi’ne getirilmişti; ancak kafadan kontak olduğunu herkesin bildiği bir kuyu hurdacısı, kızı çökmüş bir kimya laboratuvarının yıkıntıları arasında, iki bebeğin sığacağı kadar büyük bir beşikte bulduğunu iddia ediyordu. Sonunda Vi bazı şeyleri hiç bilmemenin daha iyi olduğunda karar kıldı.
Darmadağın pembe saçlarıyla Zaun sokaklarında hemen dikkati çeken biriydi. Onu sınır pazarlarının öfkeli dükkâncılarından kaçarken, Kara Koridorlar’da kasıla kasıla yürürken ya da hexrolik konveyörlere gizlice binip Piltover’a çıkarken görmek mümkündü. Nerede edilecek kavga ya da çevrilecek bir dolap varsa Vi onun tam göbeğindeydi. Tabii durumu kötü olanlardan asla bir şey çalmaz, hak etmeyene bir fiske bile vurmazdı.
Büyüdükçe çocukluk hırsızlıkları ve fırlamalıkları daha atak ve cüretkâr bir hal almaya başladı. Sonunda Vi kendine bir çete kurdu. Fevri ve çabuk sinirlenen bir yapısı vardı. Hâlâ çoğu sorunu yumruklarıyla çözüyordu. Gözünün mor, dudağının yarık olmadığı çok azdı.
Koridorların en ucundaki barlardan birinin sahibi ona akıl hocalığı yapmaya başladı. Böylece kendine de zarar veren huyları biraz törpülendi. Adam, genç kızda zaten olan ahlak hissini güçlendirmeye ve ona disiplinli dövüşmeyi öğretmeye çalıştı. Sürekli için için kaynayan öfkesini daha iyi yönlendirmesine yarayacak yöntemleri de öğretti.
Vi zamanla hiç soru sormadan her işi halledebilen bir tip olarak ün saldı.
Bara sık sık gelip giden Zaunlu madencilerin sohbetlerini dinleye dinleye büyük anlaşmaların ne zaman yapıldığından, ödemelerin nasıl teslim edildiğinden haberdar olmaya başladı. Bu ödemeler bir kimya baronu için üç beş kuruş paraydı ama kendisi ve arkadaşları için bir servetti. Büyük bir vurgun planladı ama gerçekleştirmek için daha fazla adama ihtiyaç duyacaktı. Bu yüzden rakip çetelerden Fabrikaköy Canavarları’nı istemeye istemeye plana kattı.
Her şey yolunda gidiyordu ki çetenin lideri dev taş kırma eldivenleriyle madenin sahibini öldürüp madencileri de tünellerde mahsur bıraktı. Çeteler malı kapıp kaçtı ama Vi bu masum insanları ölüme terk edemedi. Hemen eldivenleri taktı. Bilek mekanizmaları kollarını acıtarak kapandı. Vi dişini sıktı, kayaları kıra kıra madencilerin çıkabileceği bir yol açmayı başardı.
Ertesi gün Canavarlar’ı ziyarete gitti. Ellerine hâlâ takılı olan eldivenlerle tek başına bütün çeteye öyle efsane bir dayak attı ki Koridorlar’da hâlâ ballandıra ballandıra anlatılır.
Zaun’un çok karıştığı ve Piltover’la ilişkilerin gergin olduğu bir dönemde Vi bir gün sırra kadem bastı. Çeteler arasında, hemen alt şehrin göbeğinde büyük bir patlamada öldüğüne ya da dostlarına sırtını dönüp tek başına uzak ülkelere gittiğine dair söylentiler dolaşmaya başladı. Ama vahşice cinayetleri üst şehre de yayılmaya başlamış olan Yaşlı Kurtun Yaraları adlı bir çete Piltover şerifiyle yeni yardımcısı tarafından enselendiğinde gerçek ortaya çıktı: Vi, Piltover’daydı.
Eski çete lideri artık Muhafızlar’a katılmıştı. Kimya yakıtlı taş kırıcı eldivenlerinin yerine Atlas prototipi yepyeni hextech zırh eldivenleri giyiyordu.
Vi’ın Caitlyn’in yanında neden ve hatta nasıl çalışmaya başladığını kimse kesin olarak bilmese de Piltover’ı kasıp kavuran anarşik suç dalgası düşünüldüğünde sebebin Zaunlu, mavi saçlı bir baş belası olduğu dedikodularının bu kadar yaygın olması da normal.
Vi Hikayesi
Jayce, hayatını Piltover’ı savunmaya ve bitmek tükenmek bilmeyen bir gelişim sevdasına adamış parlak zekâlı bir mucittir. Şekil değiştirebilen çekicinin yanı sıra, kuvvetini, cesaretini ve hatırı sayılır zekâsını kullanarak memleketini tehlikelere karşı savunur. Şehrin her köşesinde bir kahraman olarak görülse de, bu durumun getirdiği ilgiden hiç mi hiç hoşnut değildir. Yine de Jayce iyi niyetli biridir ve doğal yeteneklerini kıskanan kişiler bile Gelişim Şehri’ne olan katkıları için ona minnettardır.
Yerli bir Piltover çocuğu olan Jayce, şehri muhteşem kılan değerlere gönülden bağlı bir şekilde yetiştirilmişti: İcat. Keşif. Zorunda kalmadıkça Zaun’a gitmemek. Makinelerden iyi anlıyordu ve Piltover’ın en saygıdeğer yönetici klanlarından biri olan Giopara Klanı’nın himayesine almayı teklif ettiği en genç çırak olma onuruna ulaşmıştı. Jayce, bu duruma hiç şaşırmayarak teklifi kabul etti ve gençlik yıllarının büyük bölümünü Piltover’ın işçi sınıfı için olası hextech cihazları ve şekil değiştirebilen çok yönlü araçlar tasarlayarak geçirdi. Bunların arasında levyeye dönüşebilen bir somun anahtarı, küreğe dönüşebilen bir kazma ve yeterince güçlü bir pil sağlanabilmesi halinde yok edici bir ışına dönüşebilen bir çekiç bulunuyordu. Jayce’in elinin değdiği her şey emsallerini tamamen gölgede bırakıyordu.
Çoğu şey Jayce’e kolay gelirdi ve akranlarının, ona fazlasıyla basit gelen kavramlar üzerinde neden bu kadar zorlandıklarını bir türlü anlayamazdı. Bu nedenle, birlikte çalıştığı hemen herkes onu kendini beğenmiş, saygısız ve kendisine yetişebilmeleri için iş arkadaşlarına şans tanımayan biri olarak görürdü. Zaman geçtikçe daha da sabırsız biri hâline gelen Jayce’in davranışları da her geçen gün nezaketten biraz daha uzaklaşıyordu.
Jayce’in zekâsıyla boy ölçüşebilmesinin yanı sıra, kibirli tavırlarını göz ardı etmeyi başarabilen sadece tek bir kişi vardı.
Adı Viktor’du.
İkili, zorunlu bir Gelişim Günü partisi sırasında tanışmıştı ve ikisinin de orada olmayı hiç mi hiç istememesi onları hemen arkadaş yapmıştı. Kısa bir süre sonra da birlikte çalışmaya başladılar. Viktor, Jayce’in ufkunu genişletti ve doğru olarak bildiği pek çok şeyi sorgulamasını sağladı. Jayce, çok yönlü teknolojiler üreterek insanlığa hizmet etmeyi amaçlarken, Viktor fiziksel çürüme veya mantıksız önyargılar gibi insanlığa özgü sorunların çözümü üzerinde çalışıyordu. Sürekli olarak tartışsalar da, anlaşmazlıkları hiçbir zaman kişisel seviyede değildi. İzledikleri yöntemler birbirinden farklıydı; ancak sonuçta ulaşmaya çalıştıkları şeyin aynı olduğunu ikisi de biliyordu. Bunun da ötesinde, ikisi de meslektaşları tarafından dışlanmanın ne demek olduğunu biliyordu: Viktor farklı görüşleri, Jayce ise kabalığı yüzünden.
Jayce ve Viktor, birlikte Piltover’ın liman işçileri için giyenin kuvvetini arttıracak kadar sağlam ama denize düşer düşmez boğulmasına sebep olmayacak kadar hafif, mekanize bir inşaat kıyafeti icat etmişti. Ancak Viktor, kıyafetin bir sonraki sürümünün tasarımına giyenin gücünü on kat arttırırken, ayrıca yorgunluğu, paniği ve amirlerinin emirlerine itaatsizliği tamamen ortadan kaldıran bir kimyasal implant eklediğinde büyük bir açmaza girmişlerdi. Viktor bu özelliği inşaat kazalarının sıklığını azaltacak dahice bir fikir olarak görse de, Jayce hür iradeye karşı gösterilen bu kayıtsızlığı ahlaka aykırı görüyordu. İkili neredeyse tasarım yüzünden birbirine girdi ve sonunda Jayce akademiyi Viktor’un icadına karşı uyararak unvanlarının elinden alınmasına ve Piltover’ın bilimsel topluluğundan dışlanmasına sebep oldu.
Viktor, Jayce’in hayatı boyunca sahip olduğu tek gerçek arkadaştı ve onu kaybetmiş olmanın üzüntüsüyle tekrar yalnız başına çalışmaya başladı. Zamanla daha da içine kapandı. Başkalarına karşı olan sabrı git gide daha da azaldı.
Jayce araştırmalarını tek başına sürdürürken, Giopara Klanı’nın kaşifleri Shurima’nın derinliklerinde işlenmemiş, mavi bir kristal buldu. Jayce her ne kadar üzerinde deneyler yapmak için gönüllü olsa da (özellikle de klanın diğer alimlerinin herhangi bir şey keşfedecek kadar zeki olmadığını savunarak), Giopara Klanı nezaketsizliğine karşı bir ceza olarak kristali daha iyi huylu alimlerinin ellerine teslim etmeyi seçti. Ancak alimler aylar sonra ortak bir kanıda birleşti: Kristal tamamen değersizdi. İçinde artık hiçbir güç kalmamış bir taş parçası. Hayal kırıklığına uğrayan klan liderleri kristali sonunda Jayce’e teslim etti. Olağanüstü zekâsına rağmen, onun bile herhangi bir şey öğrenemeyeceğini düşünüyorlardı.
Oysa kristalin derinliklerindeki bir şey Jayce’i çağırıyordu. Hatta çağırmaktan da öte; sanki ona şarkılar söylüyordu. Nedenini açıklayamasa da, Shurima’dan gelen bu mücevherin keşfedilmemiş birçok gizemi içinde sakladığından emindi.
Aylarca kristalin üzerinde birçok farklı deney yaptı. Onu bir çark merkezkaçına bağlamaktan hızla ısıtıp dondurmaya kadar birçok farklı şey denedi, gözlemler yaptı, hipotezler kurdu ve günlerce başını bakırdan pantografına vurdu. Açıkçası Jayce bu kadar fazla çalışmaya alışık değildi: Bu kahrolası kristal, muhteşem zekâsını şimdiye kadar zorlamayı başaran tek şey olmuştu. Hayatında ilk defa, bir problemi kendi zihinlerinin sınırları yüzünden çözemeyen meslektaşlarının neler hissettiklerini anladı. Bu tamamen sinir bozucu bir histi. Hiç adil değildi.
Zaten bütün çabalarını hor gören kibirli bir mucit ile birlikte çalışmak muhtemelen bu hissi çok ama çok daha kötü bir hâle getiriyordu.
Jayce, meslektaşlarına ne kadar kötü davranırsa davranmış olursa olsun aslında hiçbirinin asla pes etmediğini fark etti. Hiçbiri Piltover’ı Piltover yapan değerlerden vazgeçmemişti: Gelişim. Keşif. Eğer onlar vazgeçmediyse Jayce de vazgeçmeyecekti.
Hatta belki daha kibar biri olmaya bile çalışacaktı.
Belki…
Jayce, soruna tamamen farklı bir noktadan yaklaşmaya karar verdi. Kristalin tamamı üzerinde çalışmak yerine, neden daha küçük bir parça üzerinde daha cüretkâr deneyler yapmıyordu? Kristalden bir parça kopardı ve onu sıvı bir alaşımın içerisinde sabitledi. Sıvı metale elektrik akımı verir vermez kristal parçasından gelen yüksek bariton ses, neredeyse Jayce’in kulak zarlarını patlatıyordu. Kristal etrafa ısı saçıyordu ve aniden saçtığı ışık adeta kör ediciydi. Bu tamamen beklenmedik bir sonuçtu. Üzerinde çalıştığı şey tehlikeli olabilirdi. Ancak bu gelişimdi. Jayce bütün gece boyunca yüzünden silemediği bir gülümseme ile çalışmayı sürdürdü.
Kristal parçasının bir anlık güç patlamasını haber alan Viktor, ertesi gün bir teklif ile birlikte çıkageldi.
Piltover akademik topluluğundan ihraç edildiğinden beri Zaun’da gizli bir proje üzerinde çalışıyordu. Nihayet hayalini nasıl gerçekleştirebileceğini; hastalığı, açlığı ve nefreti nasıl tamamen ortadan kaldırabileceğini bulmuştu. Eğer Jayce ona katılırsa, birlikte ne Piltover ne de Zaun’dan hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği bir şeyi başaracaklardı: İnsanoğlunu kendi insanlığından kurtarmak.
Jayce buna benzer bir konuşmayı daha önce Viktor’dan dinlemişti. Sonunda vardığı yeri ise hiç mi hiç beğenmiyordu.
Viktor, Jayce’e Yüce Evrimi için ihtiyaç duyduğu tek şeyin elindeki kristal gibi bir güç kaynağı olduğunu söyledi. Jayce ise buna katılmayarak, Viktor’un asıl ihtiyacı olan şeyin ahlak olduğunu belirtti. Jayce’in saygısızlıkları canına tak eden Viktor, üzerine atlayarak kristali onun ellerinden aldı ve onu kafasına indirerek Jayce’i bayılttı. Saatler sonra kendine geldiğinde Jayce, Shurima kristalinin gitmiş olduğunu ve Viktor’un küçük parçayı gözünden kaçırdığını fark etti.
Viktor’un planları ne olursa olsun onları tamamlamaya çok yakın olmadığı takdirde böyle bir eyleme girişmeyeceğini biliyordu. Her ne kadar onun Yüce Evriminin tam olarak ne olduğunu bilmese de, başkalarının hür iradelerine pek saygı göstermeyen bir şey olması muhtemeldi. Jayce, hiç vakit kaybetmeden sabitlenmiş kristal parçasını alarak onu devasa ve şekil değiştirebilen bir çekicin içine yerleştirdi. Bu tahrip gücü yüksek buluşu, zamanında yeteri kadar güçlü bir pil bulamadığı için yıllar önce rafa kaldırmıştı. Viktor’un kristali tam olarak nereye götürdüğünü bilmese de, hextech çekicin titreşimlerini hissedebiliyordu. Çekiç, onu ne kuzeye, ne güneye, ne doğuya, ne de batıya doğru çekiyordu; çekicin onu götürmeye çalıştığı istikamet aşağılardaki Zaun şehriydi.
Koparıldığı büyük kristal ile tekrar bir araya gelmek için sabırsızlanan parça, nihayet Jayce’i derinlerde bir depoya getirdi. Jayce, bir mağarayı andıran bu binanın içerisinde korkunç bir manzarayla karşılaştı. Etrafta kafatasları açılarak içleri boşaltılmış düzinelerce ceset yatıyordu. Beyinleri ise, bir yanıp bir sönmekte olan kristale bağlı, hareketsiz metal askerlere takılmıştı.
Viktor’un Yüce Evriminin ilk aşaması buydu.
Jayce, onu Viktor’a yaklaştıran her adımında özgüvenini biraz daha yitiriyordu. O ve Viktor hiçbir zaman aynı fikirleri paylaşmamış olsa da, bu tamamen farklı bir durumdu. Hayatında ilk defa eski dostunu öldürmek zorunda kalabileceğini fark etti.
Viktor’a doğru seslendi ve robot ordusunun hazır ola geçmesiyle irkildi. Jayce, ona etrafına bakmasını ve yaptığı şeyin farkına varmasını söyledi. Ne olursa olsun bu Evrim, gençliklerinde uğrunda savaştıkları gelişim değildi. Hatta kaba davranışları için özür bile dileyerek Viktor’u fazlasıyla şaşırttı.
Viktor derin bir iç çekti. Verecek sadece tek bir cevabı vardı: “Öldürün onu.”
Makineler, onları kristale bağlayan kablolardan kurtularak Jayce’ doğru koşmaya başladı ve onu yepyeni bir duyguyla tanıştırdı: panik. Çekicini sıkıca tutarken, onu daha önce hiç kullanmamış olduğunu fark etti. İlk robot menziline girer girmez çekicini elinden gelen en kuvvetli şekilde savurdu ve kristalin enerjisinin tüm kaslarını kaplayarak çekicin hareket hızını muazzam bir şekilde arttırdığını gözlemledi. O kadar ki; bir anlığına çekicin ellerinden uçup gideceğini sandı.
Robota çarpmasıyla onu paramparça etmesi bir oldu. Arkadaşlarının yok edilişine aldırış etmeyen diğer makineler hep birlikte Jayce’in üzerine saldırdı.
Jayce, ona doğru gelen mekanik dalganın dizilişini inceledi ve hızlı bir şekilde en az darbeyle en fazla hasarı nasıl verebileceğini hesaplamaya çalıştı. Ancak bu tamamen anlamsızdı; çekicini daha bir kez bile savuramadan etrafını sarmışlardı. Darbelerinin yağmuru altında ezilirken Jayce, Viktor’un onu izleyişini gördü. Fakat yüzündeki ifadede zaferden çok üzüntü okunuyordu. Jayce’in hakkından gelerek insanoğlunun geleceğini garanti altına almış olsa da, bu geleceğin bir de bedeli vardı: Eski dostunun yaşamasına izin veremezdi. Jayce, üzerine inen metal uzuvların altında gözden kayboldu.
İşte o an Jayce, hayatında ilk defa düşünceleri bir kenara bırakıp sadece bir şeyleri parçalamaya karar verdi.
Artık kendi can güvenliğinin onun için bir önemi yoktu ve kalan tüm enerjisini kullanarak robotların arasından sıyrıldı. Son sürat parlak kristale doğru koştu ve hextech ile güçlendirilmiş çekiciyle mistik cisme muazzam bir darbe indirerek onu paramparça etti.
Kristalin tuz buz oluşunu görmesiyle dehşete kapılan Viktor bir çığlık attı. Darbenin yarattığı şok dalgası herkesi geriye doğru savururken, robotlar cansız bir şekilde oldukları yere çöktü. Depo temellerine kadar sarsıldı ve Jayce tüm bina çökmeden önce kendini zar zor dışarı atabildi.
Viktor ise asla bulunamadı.
Piltover’a dönüşünün ardından Jayce, klan liderlerini Viktor’un hain planları hakkında bilgilendirdi. Kısa bir süre içerisinde hem Zaun hem de Piltover’da Jayce’ten sık sık bahsedilir olmuştu. Kriz anlarında verdiği çabuk kararlar onu (en azından henüz onunla tanışmamış kişiler arasında) sevilen biri hâline getirirken, ona ”Yarınların Koruyucusu” unvanını da verdi.
Jayce her ne kadar diğer Piltover’lıların sevgisini pek umursamasa da, bu unvanı tamamen benimsedi. Viktor’un dışarıda bir yerlerde intikam planları yaptığından emindi. Bir gün muazzam bir tehlike Piltover’ın üzerine çökecekti.
Ve Jayce bunu bekliyor olacaktı.
Caitlyn Hikayesi
Zengin ve önemli bir tüccar klanına doğan Caitlyn Kiramman, Piltover’ın nezaket kurallarını çabucak öğrenmiş; ancak zamanının büyük bir bölümünü şehrin dışındaki daha vahşi bölgelerde geçirmeyi seçmişti. Hem Gelişim Şehri’nin zengin elitleriyle haşır neşir olmakta hem de çamurlu bir ormanda geyik avlamakta eşit derecede becerikli olan Caitlyn, şehrin tüccar mahallesinde uçan bir kuşun izini başarılı bir şekilde sürebiliyor veya babasının art arda ateş edebilen tüfeğiyle 70 metre mesafeden bir tavşanı gözünden vurabiliyordu.
Ancak Caitlyn’in en önemli özellikleri, zekâsı ve yaşadığı konforlu hayata rağmen ona daha küçük yaşta neyin doğru neyin yanlış olduğu bilincini kazandıran ailesinden bir şeyler öğrenmek konusundaki istekliliğiydi. Annesi, Kiramman Klanı’ndaki en üst rütbeli denetçilerden biriydi ve Piltover’ın cazibesi ve altın kaplı vaatlerinin en temiz kalpleri bile nasıl bir anda karartabildiği konusunda sürekli Caitlyn’i uyarırdı. Caitlyn ilk başta annesinin uyarılarına pek kulak asmazdı. Onun gözünde Piltover vahşi doğaya yaptığı her ziyaretin ardından keyfini çıkarabileceği, güzelliğin ve düzenin hüküm sürdüğü bir şehirdi.
Fakat her şey birkaç yıl sonra bir Gelişim Günü’nde altüst olacaktı.
Caitlyn eve döndüğünde onu yağmalanmış ve boş bir şekilde buldu. Hizmetçilerin hepsi ölmüş, ailesinden geriye tek bir iz bile kalmamıştı. Evinin kapısını kilitleyen Caitlyn, derhal anne ve babasının peşine düştü.
Şehrin ortasında iz sürmek, vahşi doğada avlanmaktan çok daha farklı olsa da Caitlyn ailesinin evine saldıran serserilerin yerlerini bir bir tespit etti. İz sonunda annesinin ve babasının bilgi için işkence gördüğü bir sığınağa çıktı. Gecenin karanlığı altında onları kurtarıp Piltover Muhafızları’na haber verdi. Ancak tutuklanan suçlulardan hiçbiri onları azmettiren kişinin kimliğini bilmiyordu. Yalnızca adı C ile başlayan bir aracı olduğu biliniyordu.
Caitlyn ve ailesi hayatlarını yeniden kurmaya başlasa da bir şeyler artık temelli olarak değişmişti. Annesi artık klan hayatının siyaseti ve aldatmacasıyla uğraşmak istemiyordu ve prestijli görevini bırakarak Kiramman yönetiminde bir boşluğa sebep oldu. Caitlyn ailesini çok sevse de annesinin yerini almak ya da babasının zanaatkârlığını öğrenmek gibi bir niyeti yoktu.
Bunun yerine dikkatini gizemli “C”nin etrafındaki entrika ağına yöneltti. Avcılık yeteneklerini kullanarak özel detektifliğe soyundu ve kısa süre içinde herkesi ve her şeyi bulabilen biri olarak ün saldı. Kendi başına elde ettiği başarının bir nişanesi olarak, ailesi ona mühendislik harikası bir hextech tüfeği hediye etti. Bugüne kadar kullandığı tüm tüfeklerden çok daha isabetliydi. Silah çeşitli özel cephanelerle doldurulabiliyordu ve sahadayken hızla modifiye edilebiliyordu.
Caitlyn, kayıp bir hextech cihazı ve bir dizi çocuk kaçırma olayını kapsayan şok edici bir vakayı çözdükten sonra Piltover Muhafızları tarafından çağrıldı.
Tıpkı onun gibi tuhaf işleri çözmekte usta ajanlardan biri tarafından önerilmişti; birlikte kendi formülleri yüzünden delirmiş bir kimya araştırmacısı için çalışan bir grup melez canavarı alt ettikten sonra Muhafızlar, Caitlyn’e resmi bir şerif olarak çalışmayı teklif etti. Caitlyn ilk başta bu teklifi reddetse de nihayetinde Muhafızlar’ın kaynaklarını kullanarak “C” adlı kişinin gerçek kimliğini tespit edebileceğini fark etti.
Caitlyn o günden bu yana Muhafızlar’ın bünyesindeki saygıdeğer bir subay olarak görev alıyor ve Gelişim Şehri’ni daha güvenli bir yer haline getirmek için yılmadan çalışıyor. Yakın geçmişte, Zaun’dan gelen aceleci ve pervasız bir acemi olan Vi’la ortak oldu. Bu kadar beklenmedik bir çiftin birlikte bu kadar başarılı olması, diğer Muhafızlar ve hapse tıktıkları kişiler arasında bitmek tükenmek bilmeyen dedikodulara ve han sohbetlerine konu oluyor.